• A
  • A
08.08.2009
Nazım

Aden'den Çıkan Ateş II

İçinde yaşadığımız süreçte bir şekilde örtülü kalan,

Rivayetlerde “Aden’den çıkan ateş” olarak belirtilen,

Doğrudan bizim dönemimize baktığı halde,

Gayet olağan görülen,

Adiyattan kabul edildiği için de,

Hayatın keşmekeşi içinde fark edemediğimiz,

Ahirzaman hadiselerine dikkat çekmek istiyorum..

 

“On alâmet görmeden kıyamet kopmayacaktır:

Güneşin batıdan doğuşu, [1]

Ye’cüc ve Me’cüc, [2]

Dabbe, [3]

Biri meşrikte (doğuda),

Biri mağribde (batıda),

Ve biri de Arap yarımadasında olmak üzere

Üç yere batma hadisesi, [4]

Aden’in ücra köşesinden çıkacak bir ateş ki,

İnsanları katarlayacak veya toplayacak,

Nerede konaklarlarsa onlarla beraber konaklayacak

Ve nerede kaylule (öğle uykusu) yaparlarsa,

Onlarla beraber kaylule yapacaktır.

Deccal, [5]

Duhan (duman), [6]

Kızıl bir rüzgar, [7]

Meryem’in oğlu İsa’nın inişi, [8]

Mehdi’nin çıkışı.. [9]”

 

Günümüzde nerede insan varsa,

Orada onu takip eden bir ateş bulunmaktadır.

Bu gerek yakıt olarak kullanılan bir ateştir,

Gerekse uğrunda savaşılan bir meta olarak..

Tarihte petrol ilk kez,

Savaşlarda yakıcı madde olarak kullanılmıştır.

Heredot M.Ö. 450’de,

Tunus ve Yunan adalarında petrol sızıntılarından bahsetmektedir.

Petrol, 20. yüzyılda olduğu gibi,

21. yüzyılda da stratejik önemini sürdürecek,

Dünya politikasının belirlenmesinde ana etkenlerden biri olacaktır.. [10]

Dünya gaz ve petrolünün oluşturduğu,

Bilinen toplam rezerv 2.3 trilyon varildir.

Bunun 930 milyar varili bulan toplam gaz ve petrol miktarı,

Basra Körfezi’ndeki 5 formasyon / bölge içinde yer almaktadır.

Bu, dünya petrol stokunun yaklaşık yarısına karşılık gelmektedir.

Halen kullanılmamış dünya petrol rezervinin %82’si,

Aden’de bulunmaktadır.

Aden körfezi, dünyanın en stratejik bölgesidir.

Hürmüz boğazını kontrol altında tutma politikası,

21. yüzyılın olduğu gibi, 22. yüzyılın da projesidir.

Bu politika dünya barışını riske sokmaktadır.. [11]

İnsanoğlu nerede konaklarsa onunla birlikte varlığını sürdüren,

Mesela kontağı çevirince peşi sıra onu takip eden,

Ve nerede dinlenirse onunla beraber paydos eden bir ateş,

Ve’l ilmu indallah / en doğrusunu ancak Allah(c.c) bilir,

Petrol olsa gerektir..

 

Aykut Tanrıkulu


 

Dip Notlar:

[1].  Amma güneşin mağripten tulûu (batıdan doğuşu)  ise,

Bedahet derecesinde (apaçık) bir alâmet-i kıyamettir.

Ve bedaheti için,

Aklın ihtiyarı (tercihi) ile bağlı olan,

Tevbe kapısını kapayan bir hadise-i semâviye olduğundan,

Tefsiri ve mânası zâhirdir,

Tevile (ayrıca açıklamaya) ihtiyacı yoktur.

Şualar / 5. Şua / 20. Mesele / syf: 510


[2]. Ye’cüc ve Me’cüc Çin mi? / Aykut Tanrıkulu

[3]. “O söz, başlarına geldiği zaman onlara yerden bir DABBE çıkarırız .

O onlara, İnsanların ayetlerimize inanmadıklarını söyler.”

Neml Suresi / ayet: 82

Bu ayette geçen DABBE kelimesi: Canlı demektir.

Orijinal kelime DABBETÜL ARZ olarak geçer.

Yani, “Arz'dan – Yerden – Yeryüzünden çıkacak canlı” anlamındadır.

Prof. Dr. Süleyman ATEŞ


Dâbbetü’l-arz:

Kurân’da,

Gayet mücmel (kısa) bir işaret ve lisan-ı halinden kısacık bir ifade,

Bir tekellüm (konuşma / bahis) var.

Tafsili (ayrıntısı) ise,

Ben şimdilik,

Başka mes’eleler gibi katî bir kanaatle bilemiyorum.

Yalnız bu kadar diyebilirim:

Nasıl ki kavm-i Firavuna çekirge âfâtı ve bit belâsı

Ve Kâbe tahribine çalışan kavm-i Ebrehe’ye ebâbil kuşları musallat olmuşlar.

Öyle de,

Süfyan’ın ve deccalların fitneleriyle bilerek, severek isyan ve tuğyana,

Ve Ye’cüc ve Me’cüc’ün anarşistliği ile fesada ve canavarlığa giden,

Ve dinsizliğe,

Küfür ve küfrana düşen insanların akıllarını başlarına getirmek hikmetiyle,

Arzdan bir hayvan çıkıp musallat olacak,

Zîr ü zeber edecek (alt üst edecek).

Allahu a’lem (Allah bilir),

O dâbbe bir nevidir (türdür).

Çünkü gayet büyük bir tek şahıs olsa,

Her yerde herkese yetişmez.

Demek, dehşetli bir taife-i hayvaniye (hayvan familyası) olacak.

Belki, “Asâsını kemirmekte olan bir ağaç kurdu.” (Sebe’ Sûresi / ayet: 14)

İşaretiyle o hayvan, dâbbetü’l-arz denilen ağaç kurtlarıdır ki;

İnsanların kemiklerini ağaç gibi kemirecek,

İnsanın cisminde dişinden tırnağına kadar yerleşecek.

Mü’minler iman bereketiyle,

Ve sefahet (harama düşkünlük),

Ve su-i istimalâttan (kötü kullanmadan)

Tecennübleriyle (kaçınmalarıyla) kurtulmasına işareten,

Ayet, iman hususunda o hayvanı konuşturmuş..

Şualar / 5. Şua / 20. Mesele / syf: 510 – 511


Yukarıdaki risale metinleri,

Bundan bir asır önce 1905 yılında yazılmıştır..

Nitelik olarak dâbbetü’l-arz ın,

“AIDS veya onun türevi bir salgın hastalık” olma ihtimali,

Oldukça yüksektir..


BM AIDS`le Mücadele Programı (UNAIDS)’in yayınladığı yıllık raporunda,

Yılda ortalama 5 milyon insan AIDS mikrobuna yakalanıyor.

Şu anda dünyada yaklaşık 45 milyon insanda HIV virüsü bulunuyor.

Sayı hızla artmaya devam ediyor.

HIV virüsüne ilk kez 1979 yılında bir maymunda rastlandı.

1981 yılında ise bu kez insanda tespit edildi.

Aradan geçen yirmi beş yılda,

İnsanlığın geldiği nokta ürkütücü bir hal almaya başladı.

Gelecek dönem ise bundan daha iyi olmayacak gibi duruyor.

Böyle giderse 2020 yılında 70 milyon,

2050 yılındaysa 100 milyonun çok üzerinde bir insan,

‘Kara ölüm” olarak nitelenen AIDS hastalığına yakalanmış olacak..


[4].  Arap yarımadasının doğusunda Hint okyanusu,

Batısında ise Atlas okyanusu bulunuyor.

Birkaç yıl arayla,

Her iki okyanusta da yere batma hadiseleri oldu.

İlki tsunami faciası’ydı ki,

Çok geniş bir coğrafyada,

350 bin insan bir anda yere batarak can verdi.

Diğeri de,

ABD’de New Orleans’ta görülen bir tür yere batma vakasıydı.

O kadar ki,

Şehrin bentleri yıkıldı ve koca bir bölge suların altında kaldı.

Sonrasında on binlerce insan evlerinin çatılarına çıktıkları halde,

Yine de o batmadan kendilerini kurtaramadı.

Sağ kalanların bir kısmı da,

Çatılarda günlerce aç – susuz  kalıp telef oldu.

En korkuncu da,

Başta köpekbalıkları olmak üzere,

Canavar hayvanlara (timsah ve yabani köpeklere) insanların yem olmalarıydı.

Şehrin içlerinde, hatta sokak aralarında bile,

Köpekbalıkları ve timsahlar günlerce cirit attılar.

Belki de bundan sonraki süreçte,

Batıda görülecek büyük yere batma hadisesinin (meteor çarpması?),

Ve Arap yarımadasında görülecek çökmenin,

Küçük bir örneğini bu olay bizlere gösterdi..


[5].  Deccal:

Bu kelime (decl) kökünden mübalağalı ism-i faildir.

Aşın yalan ve aldatmalarla hakkı bâtıl, bâtılı hak olarak gösteren

Ve münafıkane hakkı bâtıl ile karıştırıp hakkı örten

Ve böylece cemiyetleri (toplumları)

İfsad (karıştıran) ve idlâl eden (saptıran) şahıs demektir..

Sorularla İslamiyet


Rivayetler,

Deccalın dehşetli fitnesi İslâmlarda olacağını gösterir ki,

Bütün ümmet istiâze etmiş (çekinmiş / Allah’a sığınmış).

Bunun bir tevili (açıklaması) şudur ki;

İslamların Deccalı ayrıdır.

Hatta bir kısım ehl-i tahkik,

İmam-ı Ali’nin (r.a.) dediği gibi demişler ki:

Onların Deccalı Süfyandır,

İslâmlar içinde çıkacak, aldatmakla iş görecek.

Kâfirlerin Büyük Deccalı ayrıdır.

Yoksa Büyük Deccalın cebir ve

Ceberut-u mutlakına (diktatörlüğüne) karşı itaat etmeyen şehid olur,

Ve istemeyerek itaat eden kâfir olmaz, belki günahkâr da olmaz.

Şualar / 5. Şua / 8. Mesele / syf: 504


Beşinci nokta:

Hem her iki deccalın, asırlarına ait olan harikaları,

Onların bahsiyle ve münasebetiyle rivayet edildiğinden,

Onların şahıslarından sudûr edeceği (çıkacağı)

Telâkki ve tevehhüm edilmesinden (zannedilmesinden),

O rivayet müteşabih olmuş (tam anlaşılamamış),

Mânâsı gizlenmiş, meselâ tayyare ve şimendiferle gezmesi...
Hem meselâ, meşhur olmuş ki,

İslâm Deccalı öldüğü vakit ona hizmet eden şeytan,

İstanbul’da Dikilitaş’ta bütün dünyaya bağıracak (Müslim, Fiten: 34)

Ve herkes o sesi işitecek ki, "O öldü."

Yani pek acip ve şeytanları dahi hayrette bırakan radyoyla bağırılacak,

Haber verilecek.

Hem Deccalın rejimine ve teşkil ettiği komitesine

Ve hükûmetine ait garip halleri ve dehşetli icraatı,

Onun şahsıyla münasebettar (alakalı) rivayet edilmesi cihetiyle mânâsı gizlenmiş.

Meselâ,

"O kadar kuvvetlidir ve devam eder;

Yalnız Hazret-i İsa (a.s.) onu öldürebilir, başka çare olamaz" diye rivayet edilmiş.

(Tirmizi, Fiten: 62; Ebû Dâvud, Melâhim: 14; Müsned, 3:420)

Yani, onun mesleğini ve yırtıcı rejimini bozacak,

Öldürecek, ancak semâvî ve ulvî hâlis bir din İsevîlerde (Hıristiyanlık içinde)

Zuhur edecek (ortaya çıkacak)

Ve hakikat-i Kur’âniyeye iktida (dönüşen) ve ittihad eden (katılan)

Bu İsevî dinidir ki,

Hazret-i İsa Aleyhisselâmın nüzulüyle (inişiyle) o dinsiz meslek mahvolur, ölür.

Yoksa onun şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir..

Şualar / 5. Şua / Mukaddeme / syf: 500 – 501


[6].  Duhan (duman):

Kıyamet gününden evvel hakikati zuhur edecektir.

Yeryüzünü bir duman bulutu kaplayacak (nükleer felaket?),

Ve kırk gün sürecektir.

Bu süreçte dünya çok ısınacaktır..


[7].  Kızıl bir rüzgar:

Hz. Ali (ra)'nin naklettiği bir hadiste Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:

“..bu ümmetin soru evveline lânet ettiği zaman,

Ya bir kızıl rüzgar yahut yere batma ve kılık değiştirme gibi bir belâ beklesinler..”

Bu durum,

Dünya çapında bir kargaşa ve savaşa sebebiyet verebilecek bir felaket demektir..


[8].  Hz. İsa (a.s)’ya ne oldu? / Aykut Tanrıkulu

[9].  Kendi Dilinden Mehdi / Aykut Tanrıkulu

[10]. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bülteni

[11]. Prof. Dr. Şener Üşümezsoy

 

Yorum yazabilirsiniz.

Yorumlarınız onaydan sonra yayınlanacak olup eposta adresiniz sitede görünmeyecektir. Lütfen hakaret içeren sözler yazmayınız.
0.013 sn.