• A
  • A
08.08.2009
Nazım

Kötü dünya sendromu – 2

Bâtıl (dinde yeri olmayan) şeyleri iyice tasvir (Ayrıntılı olarak tarif etmek, incelemek), safi (temiz) zihinleri idlâldir (yoldan çıkarır, saptırır).. [1] İnsanın sosyal bir varlık olması, çevresini etkilemesi ve çevresinden etkilenmesi anlamına gelir. İnsanın her çeşit davranışı, öğrenmeyle ve bu bilgiden edindiği etkilenmeyle doğrudan ilişkilidir. Çevremize şöyle bir baktığımızda, davranışlarımızın genellikle birbirine benzer olduğunu görürüz. Aynı toplumun bireylerinin benzer davranışları göstermeleri, aynı değerlere, kurallara uymalarıyla, belli tutum ve inançları nedeniyle de, olaylara benzer tepkiler vermeleriyle ilgilidir.

 

Bu nedenledir ki; ekonomik yetersizlikler, [2] anne baba sevgisinin yetersiz oluşu, duyguların ifade edilmesinde yaşanan zorluklar, eğitim eksikliğinin neden olduğu bilgisizlikler, yahut yanlış bilgilendirmeler gibi, saymakla bitirilemeyecek kadar çok çeşitli nedenler, insanların büyük çoğunluğunu, patlamaya hazır birer bomba haline getirmektedir. İnsanın duygularını ifade etme biçimi, yaşaya geldiği toplumun davranış kalıpları ile doğrudan ilişkilidir. İnsan yalnız başınayken duygularını çok daha farklı biçimde ifade ederken, toplumla birlikteyken duygularını kontrol edebilme gücü, o grubun davranışlarına ve kişinin onu algılayış biçimine bağlı olarak, değişiklikler gösterir.

 

Duygular bazen denetlenebilirken bazen de kontrolden çıkabilir. İşte tam olarak burada, Peygamber ölçüsüne ne denli ihtiyaç duyduğumuz gerçeği ortaya çıkar: ‘Günah gizli kaldıkça sadece sahibine zarar verir. Ortaya çıktığında ise düzeltilmezse, topluma zarar verir..’ [3] İnsanlık tarihi şahittir ki, Müslümanlar ne zaman dinlerine sıkı sıkıya sarılmışlarsa, o zaman bütün insanlığa önderlik ve kılavuzluk etmişlerdir. Ne zaman da İslâm’dan uzaklaşmış ve İslâm’ın özünü teşkil eden, eğitim, hoşgörü, birlik, yardımlaşma, dayanışma, güven, vs.. gibi, güzel ahlâk ve meziyetleri terk etmişlerse; derin fikir ayrılıklarına,  cehaletin en koyu karanlığına, bağnazlığın en çetrefil taassubuna, ve en önemlisi de; yoksulluk ve çaresizliğin yıkıcı dalgalarına kapılmışlar, geri kalmışlar ve parçalanmışlardır..

 

Mutlu bir toplum ve huzurlu bir gelecek için şiddetin her çeşidiyle, topyekün bir mücadele zemini oluşturmalıyız. Bizi İslamiyet’in özünden uzaklaştıracak, her türlü eylemden kaçınmalıyız. Unutmayalım ki, öfke ve şiddet içimizdeki cehennemdir. [4] Dünyanın iyiliği veya kötülüğü, üzerinde yaşayan insanoğlunun birbirine yapıp ettikleriyle alakalıdır. Eğer dünyada ‘kötü dünya sendromu’ kol geziyorsa, bu tamamen insandan sadır olan kaliteyle ilişkilidir. Bu belayı toplumun sinesinden, tereyağından kıl çeker gibi selametle çıkarabilmek için, özellikle ehli dine rol model niteliğinden dolayı, çok önemli sorumluluklar düşmektedir..


Aykut Tanrıkulu



Dip Notlar:


[1]. Mektubat / Hakikat Çekirdekleri / syf: 455


[2]. Hadis-i şerif meali / Câmiü’s-Sağîr, 332


[3]. Şiddetin beslenmesinde,

Ekonomik ve sosyal krizlerin önemli bir rolü vardır.

Şiddetin sürekli olması ve yeniden üretilmesinde ise,

Medyanın ihmal edilemez bir sorumluluğu vardır.

Toplumsal şiddette en büyük tehlike,

Onun içselleştirilmesi,

Gelecek nesillere aktarılması,

Ve bu süreç içerisinde, kalıcı ve doğal sayılmasıdır.


[4]. Salih Özaytürk / İçimizdeki cehennem: Öfke



 

Yorum yazabilirsiniz.

Yorumlarınız onaydan sonra yayınlanacak olup eposta adresiniz sitede görünmeyecektir. Lütfen hakaret içeren sözler yazmayınız.
0.007 sn.