• A
  • A
08.08.2009
Nazım

Yer ve gök insana ağlamazsa – 2

Peki, nedir çevre kirliliği? Kısaca özetleyecek olursak; içerisinde yaşadığımız tabiatın / doğal ortamın dengesinin, çevreden katılan birtakım maddelerle bozulması, hava, toprak ve suların kirlenmesi, İnsan ve diğer canlılar için zararlı hale gelmesinin adıdır. Öyleyse çevremizi iyi koruyamadığımız ölçüde, hayatımızı sıhhat ve afiyet içerisinde devam ettirmemiz zorlaşacak demektir. Çünkü çevreyi insanlar kirletmektedir. Dünyamızdaki ve denizlerdeki kirlenme ve bozulmanın sebebi, tamamen insanlardır.. [1] Hayattaki en önemli ilke olarak kendi menfaat ve çıkarını gören, bu uğurda değil çevreyi insanları bile feda etmeyi, meşru ve haklı gören bir anlayış ve varsayımlar yumağının, hâkim olduğu bir dünya görüşünü benimseyen birey ve topluluklar için, Çevre sorunları bir anlam ifade eder mi?

 

En büyük çevre felaketlerinin Gayri Müslim memleketlerde görülmesi boşuna olmasa gerektir… Bu dünyaya bir kez gelmiş ve öteki âleme de inanmayan; haklılığın ve gerçekliğin tek ölçütü olarak gücü, hayatın yegâne amacı olarak da, nefsinin ve arzularının sonsuz isteklerinin ve ihtiyaçlarının, sınırsız bir tarzda yerine getirilmesi olarak gören bir bireyin, çevre sorunlarına ilgi duyması, gelecek nesillerin hukukuyla ilgilenmesi, veya nesli tükenen türleri sorun edinmesi beklenebilir mi?!.


“Evet, her şeyi hikmet ve intizamla gören Sâni-i Hakîm'e (Hikmet ve sanatla Yaratan’a) itikad etmezse (güvenip dayanmazsa) ve alel-amyâ (körü körüne) tesadüfe (rastlantıya) havale ederse ve o beliyyata (belalara) karşı, elindeki kudretin adem-i kifayetini (yetmeyeceğini) düşünse; tevahhuş (dehşet ve telaş) ve havftan (korkudan) mürekkeb (oluşan) bir halet-i cehennem-nümun (cehennem gibi çok azab verici) ve ciğerşikâfta (yürek parçalayıcı bir halde) kaldığından, eşref ve ahsen-i mahluk (yaratıkların en şereflisi) olan insan, her şeyden daha perişan olduğundan, nizam-ı kâmil-i kâinatın (kâinatın mükemmel düzeninin) Hakikatine muhalif oluyor (ters düşüyor)..” [2]


Sonuç olarak; insan, Yaratıcının kâinatta koyduğu ekolojik dengeleri, ekosistemleri dikkate almak zorundadır. Kâinatın yaratılış amacı sadece insan merkezli değildir. Kâinat her şeyden önce Yaratıcısını gösteren bir belge, bir kitap olduğundan insanı aşan bir boyutu vardır. Tüm canlıların birer yaratılış gayesi bulunmaktadır. İnsan öncelikle bunu iyi anlamalıdır. “Gök ve yer insana ağlamadı..” [3] Tehdidine uğramak istemiyorsak, evren – insan ilişkisine dikkat etmemiz gerekiyor. İsm-i Kuddüs’ten gelen temizlik emrini, tüm varlıklar dinlerken ve ona uyarlarken, insan da bu hitaba kulak vermek zorundadır. Kâinattaki bu evrensel ilkeden ders çıkarmalı; düzenli, amaçlı ve iktisatlı (ekonomik) bir hayat sürmelidir. Sınırsız büyüme ve sınırsız tüketme modelleri, Kuran’ın ruhuna tamamen aykırıdır.

 

Hâlihazırda çevre felaketleri olarak bunların sonuçlarını bir bir görmekteyiz. Tüm evrende yaşanmakta olan temizlik hakikatine, ve artıkların değerlendirilerek, yeniden hayata dönüştürülmesi gerçeğine riâyet etmeyen insanlık, bunun bedelini kirlenmiş bir çevrede, huzurdan mahrum bir şekilde yaşayarak ödeyecektir. Ayrıca insan bu dünyada yaptıklarının hesabını ahrette verecektir. Buna kâinattaki canlı ve cansız varlıklara nasıl davrandığı da dahildir..

 

 

Aykut Tanrıkulu


 

Dip Notlar:

 

 


[1]. “İnsanların kendi elleriyle kazandıkları yüzünden,

Karada ve denizde bozulmalar ortaya çıktı.

Belki dönerler diye,

Allah (c.c.) yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını onlara tattıracaktır..”

Rûm Sûresi / 41. ayet


[2]. Muhakemat / syf: 107


[3]. Duhan Sûresi / 29. ayet


 

Yorum yazabilirsiniz.

Yorumlarınız onaydan sonra yayınlanacak olup eposta adresiniz sitede görünmeyecektir. Lütfen hakaret içeren sözler yazmayınız.
0.008 sn.