• A
  • A
08.08.2009
Nazım

Ruh göçü veya ruhu göçertmek..

Ruhun olgunlaşabilmesi için, onlarca farklı bedende binlerce yıl yaşaması zorunlu mudur? Çalakalem sürmekte olan bir hayatın içinde, ruhta olgunlaşma sağlanamaz mı? Kişi aynı dünyaya tekrar tekrar gelmek suretiyle, ruhi bir serüvene girmek zorunda mıdır? Neticesi cennet olan bir süreçte, [1] ortalama yetmiş senelik bir ömür, neden yeterli olmasın ve kâfi gelmesin.. [2] Ruhun arzusu, bitmeyen bir ömür sürmek midir yoksa sonsuzluk mudur?..

 

Ruh göçü yada sürekli olarak tekrar doğmak kavramına inananlar, ruhun gelişiminin ancak bu şekilde tamamlanabileceğini savunurlar. Kişinin değişik olgularla karşılaşacağı dünyada, aynı ruhla farklı bedenlerde defalarca doğması gerekliliğini iddia ederler. Amaç sonsuz tekamüle / olgunlaşmaya ulaşmaktır. Reenkarnasyon anlayışına göre, yaşam ilkelden gelişmişe doğru bir okuldur, ve bu okulda her insan ayrı bir sınıfta dersini öğrenmeye çalışır. Bu düşüncede olan insanlar, dünyayı bir imtihan ve sınanma dünyası olarak değil de, hep bir azarlanma yeri ve bir tür hapishane olarak yorumlarlar. Onlara göre dünya, bir musibet yeridir. Bütün belâ ve âfetler, nimetler veya mutluluklar, önceki hayatında yapmış olduğu iyi yada kötü işlerin neticesidir. Hesabın görülebilmesi için de, insanın tekrar tekrar dünyaya gelmesi gereklidir!..

 

Ruh nedir? [3] Öz, cevher, kanun.. [4] Şu bildiğimiz prensiplere benzeyen evrensel bir kanundur ruh. Onun ikizi gibidir. Yerçekimi kanunu neyse, öylece bir prensiptir. Ondan farkı, düşünceli oluşudur. Şayet, mevcut kanunun başına şuur geçirsek, ve onu bilinçli hale getirebilsek, nesnel bir vücudu da, elbise gibi ona giydirebilsek ruh elde etmiş olurduk. Öyleyse ruhumuz evrende var olan kanunların kardeşidir. Ondan farkı düşüncelidir, dahildedir, latîftir, gezgindir, ölmez hiç her daim bâkidir.. Kanunlar sabit ve daim olduğu için, zamanın geçmesiyle, devranın dönmesiyle değişmezler. Değişime de uğramazlar..

 

Evrenin dili, reenkarnasyon tezini reddediyor. Şayet reenkarnasyona tâbi bir ruha sahip olsaydık, her hatamız ölümle sonuçlanırdı. Ta ki hatasız bir olgunluğa ulaşıp, neticesi cennet olan bir ruhi serüvene girebilelim.. Oysa canlıların her hatası ölümle sonlanmıyor. Hatta Yaratıcının kullarında görmek istediği en sevdiği amel, tövbe edip hatalarından dönmeleridir. [5]

 

[6] Başta Hz. Muhammed (s.a.v) müjde veriyor ki, Allah (c.c) insana hatasız olma külfetini yüklemiyor. [7] Cenabı Hakkın Tevvâb ismi, [8] ruh göçünü imkansız hale getirmektedir.. Gerçek ve daimi hayat, ahiret hayatıdır. [9] İnsan ise, ister bir kez isterse bin kez olsun, kendi başına sonsuzluğu elde edememektedir. Öyleyse ruh göçü gibi imkansız hezeyanlarla, bu hayatı göçertmemesi gerekir. [10] İnsan elindeki hayatı çok iyi değerlendirmelidir, zira başka bir dünya hayatı yaşayamayacaktır.

 

 

 

Aykut Tanrıkulu

 

 

 

Dip Notlar:

 

[1]. ‘Asıl hayata mazhar olan ise ahiret yurdudur..’

Ankebut Sûresi / Ayet: 64


[2]. ‘Hayat-ı kalbî ve ruhîye medar olan marifet-i İlâhiye

(Kalp ve ruhun hayatına kaynak olan Allah’ı bilmek)

Ve muhabbet-i Rabbâniye (Allah sevgisi)

Ve ubudiyet-i Sübhâniye

(Bütün noksanlardan uzak olan Allah’a edilen kulluk)

Ve marziyât-ı Rahmâniye (Allah’ın rızasına uygun olan işler) cihetiyle,

Bu dünyadaki fâni (gelip geçici) ömür,

Bâki (bitmeyen sonsuz) bir ömrü tazammun eder (içerir)

Ve ebedî (sonsuz) ve bâki (bitmeyen) bir ömrü intaç eder (gerektirir)

Ve bâki (sonu gelmeyen) ve lâyemut (ölümsüz) bir ömür hükmüne geçer.
Evet, Bâkî-i Hakikînin (sonsuzluğun sahibine olan) muhabbet (sevgi),

Marifet (O’nu bilmek), rızası yolunda bir saniye, bir senedir.

Eğer Onun yolunda olmazsa, bir sene bir saniyedir.

Belki Onun yolunda bir saniye lâyemuttur (ölümsüzdür), çok senelerdir.

Ve dünya cihetinde ehl-i gafletin (bu hakikati bilmeyenlerin) yüz senesi bir saniye hükmüne geçer..’

Lem’alar / 3. lem’a / 3. nükte / syf: 22


[3]. ‘De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir..’

İsrâ Sûresi / Ayet: 85


[4]. ‘Ruh, bir kanun-u zîvücud-u haricîdir,

(Doğrudan doğruya İlahi bir emir ile vücut giydirilmiştir) ,

Bir namus-u zîşuurdur (şuuru olan bilinçli bir kanundur).

Sabit ve daim fıtrî kanunlar gibi (evrensel kanunlar gibi),

Ruh dahi âlem-i emirden (değişmeyen kanunlar âleminden),

Sıfat-ı iradeden (direkt yaratıcının iradesinden) gelmiş,

Kudret ona vücud-u hissî (duyguları olan bir beden) giydirmiştir,

Bir seyyâle-i lâtifeyi (akıp gitme özelliği olan) o cevhere (öze) sadef (kılıf) etmiştir.

Mevcut ruh, mâkul (bildiğimiz) kanunun kardeşidir.

İkisi hem daimî (zamanla değişmeyen),

Hem âlem-i emirden (doğrudan kanunlar âleminden) gelmişlerdir.

Şayet nevilerdeki (bildiğimiz evrensel) kanunlara,

Kudret-i ezeliye bir vücud-u haricî (nesnel, görünen bir vücut) giydirseydi,

Ruh olurdu.

Eğer ruh, şuuru (bilinci) başından indirse,

Yine lâyemut (ölümsüz) bir kanun olurdu..’

Mektubat / Hakikat Çekirdekleri – 19 / syf: 454


[5]. ‘Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar,

(Lanetlenmekten) kurtulmuşlardır.

Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim.

Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim..’

Bakara suresi / Ayet: 160


[6]. ‘Yoksa (makbul) tövbe,

Kötülükleri (günahları) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca,

‘İşte ben şimdi tövbe ettim’ diyen kimseler ile

Kâfir olarak ölenlerinki değildir.

Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır..’

Nisa suresi / Ayet: 18


[7]. Ebu Eyyub (r.a) anlatıyor:

Resulullah (s.a.v) buyurdular ki:

‘Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz,

Allah Teâla hazretleri sizi helâk eder ve yerinize,

Günah işleyecek (fakat tövbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği  kimseler yaratırdı..’

Müslim / Tevbe – 9 / 2748 no’lu hadis,

Tirmizî / Da'avât –105 / 3533 no’lu hadis


[8]. Tevvâb: Allah’ın (c.c) isimlerinden biridir.

Tövbe edenlerin tövbesini çokça kabul eden Allah (c.c) mânâsına gelmektedir.


[9]. ‘Asıl hayata mazhar olan ise ahiret yurdudur..’

Ankebut Sûresi / Ayet: 64


[10]. Bir süre sonra dünyada tekrar bedenlenme düşüncesinin özünde,

Ahiret inancının olmaması rol alır.

Ölümden sonra yok olmaktan korkan insanların,

Bu korkularını yenebilmek için,

Çıkar yol olarak ruh göçüne sarılmaları bu nedenledir.

Nitekim reenkarnasyonun ilk çıktığı yerler,

Hindu dinleri ve Budizm inançları olmuştur..

Yorum yazabilirsiniz.

Yorumlarınız onaydan sonra yayınlanacak olup eposta adresiniz sitede görünmeyecektir. Lütfen hakaret içeren sözler yazmayınız.
0.014 sn.